Tuesday, April 29, 2014

Hayat Cok Guzel

        Kimi insanlar, dogustan zorluklarla baslarlar hayata. Resmen 1-0 maglupsundur hayata karsi. Mateusz Rosinsky gibi. Ya da onun gibi karsi cikarsin, bas kaldirirsin mi demeliydim?
        
        “Hayat Cok Guzel” gercek bir yasam oykusunun Polonya’li Mateusz Rosinsky’nin hayatinin beyaz perdeye aktarilmis hali. Basrolde, yani Mateusz rolunde yine Polonya’li aktor Dawid Ogrodnik yer almakta ve olaylar kahramanimizin cevresinde gelismekte.
        
        Filmimiz inanilmaz duygusal bir drama. Bazen gulerken, cogu zaman ic gecirerek sukretme, isyan etme arasinda git-geller yasayabilirsiniz. Konusmasi, yurumesi imkansiz olan Mateusz’un hayatini konu alan film, yasadigi zorluklari ve astigi engelleri beyaz perdeye aktariyor. Kimi zaman ailenin bile yaninda olmadigi durumlarda, asilan engelleri basarili bir sekilde islemis, uluslararasi film festivallerinden odulle donmus bir film. “Gercek bir erkegin biktiginda ya da ayni fikirde olmadiginda, yumrugunu masaya vurmasinin” oykusu..


Saturday, April 26, 2014

Retro-Tekno

Hatirladigim ilk anilarimdan birisi; abimin ve ablamin gazetelerden biriktirdigi kuponlarla aldiklari ansiklopedileri incelemek, kalin kapaklarina bakmakti. O zaman en cok istedigim, bir an once buyumek, okumayi ogrenmek, icinde yazanlari anlamak; sadece resimlerine bakmamakdi.  1990' li yillarda cocuklugunu yasamis biri olup da ansiklopedisi olmayan ev yoktur diye hayal ediyorum.

Ilkokula basladiktan ve okumayi ogrendikten sonra ilk yaptigim, hayallerimi gerceklestirmek oldu. Ilgi alanima girsin ya da girmesin her bilgiyi okumak, bilmek, ogrenmek istiyordum. Butun bilgilerin sadece bu ansiklopediler ile sinirli oldugunu, ansiklopedileri okursam her seyi bilecegimi dusunuyordum. Buyuyunce tabi ki boyle olmadigini ogrendim ve yikildim. Bunun icin daha cok okumak daha cok arastirmak lazimdi. Ben buyurken ve dunya degisirken, bir sabah uyandigimda kelimenin tam anlamiyla teknoloji devrimi oldu ve internet, cep telefonu hayatimiza girdi. 

Hayatimiz artik bambaska bir hal almisti. Internete ilk once 145 ile baglandik, Nokia 5110'larla birbirimize cagri attik. Mesaj paketleri daha moda olmadan, her mesajin iki kontor oldugu, cagri yaparken acilinca soverken, ne ara elimizde interneti olan telefonlar kullanmaya basladik biz. 145 ile internete baglanirken, telefon mesgul caldigi icin babamin fircasiyla internetten ne zaman cikip da, kablosuz internetle yataktan bile internet kullanmaya basladik. Trafikte, tuvalette, yataga yatarken, gozumuzu ilk actigimizda telefonumuzdan bir saniye bile ayri kalamaz olduk. 

 Dunya tarihine baktigimizda, uc onemli devrim oldugu varsayilir. Birincisi, yaklasik 10 bin yil once gercekelesen "Neolitik Devrim". Mezopotamya'da gerceklesen bu devrime topraklarimizda oldugu icin yabanci sayilmayiz. Ikincisi, Osmanli Imparatorlugu zamaninda gec kaldigimiz ve belki de Imparatorlugun yikilmasinda buyuk onem tasiyan "Sanayi Devrimi". Ucuncusu ise yazima konu olan ve toplum olarak hic kacirmadan yakaladigimiz "Teknoloji Devimi". 

Peki cok mu iyi oldu bu kadar yatagimiza bile giren teknoloji? "Hayatimizi kolaylastiran teknoloji" tezi, ne kadar basarili ya da biz ne kadarini basarabiliyoruz? Artik kendimizi teknolojiye mi kaptiriyoruz? Insanlar arasindaki iletisim kopuklugunda teknolojinin ne kadar payi var? Klavye basinda "Delikanlilasan" insanlar mi sokaktaki hosgorusuzlugun sebebi? 

Kendimize daha fazla zaman ayirmak icin kullandigimiz teknoloji sayesinde, sadece teknolojiye zaman ayirir olmusuz. Bozulan psikoloji ve bozulan iliskiler sahibi olmusuz, son model telefonumuzun yaninda. Ama birde gercek var ki, Amerikali, matematikci, anarsist, teorisyen Theodore Kaczynski'nin dedigi gibi "Teknolojinin kotu taraflarini atip, sadece iyi taraflarini birakamazsiniz." Bende diyorum ki; umarim, teknolojinin atabildigimiz kadar kotu tarafini atabiliriz.. 



Sunday, April 20, 2014

Leyla'nin Evi

Bazi kitaplar vardir, hic bitmesin diye okunmaz ya da yavas okuyup olabildigince bitirme suresini uzatip aldigin hazzi arttirmak istersin. Leyla'nin Evi benim icin iste tam da oyle bir kitap tanimina uyuyor. Zaten Zulfu Livaneli'nin yarattigi bu eser, yazarin daha once okudugum eserleriyle kalite olarak ayni paralellikte. Zulfu Livaneli daha cok yurticinde sarkici yonuyle taninsa da, yurtdisinda asil edebiyatci yonu agir basmakta. Yani herkesin tanidigi yazarimizdan cok fazla bahsetmeye gerek yok. Kitabimiza gelecek olursak, Leyla'nin Evi, gecmis ile gunumuz jenerasyonunun arasindaki farki, degisen ahlak kurallarini ve degerlerini inanilmaz sade bir dille anlatmakta. Farkli sosyo-ekonomik cevreleri bir arada en iyi ozellikleri ile yansitmakta, kitabi okumaktan ziyede adeta yasamaktasiniz. Hergun karsilastigimiz olaylar, tanidik hayatlar, belki de Zulfu Livaneli'nin toplumsal olaylari yakindan gozlemlemesi kitabi bu kadar mukemmel yapmakta. Kitabimizda Leyla'nin, pasa dedesinden kalan yalinin mustemilatindan, yalinin yeni sahipleri tarafindan "kovulmasindan" sonra, Roxy-Rukiye ve Yusuf'un hayatina dahil olup, onlarin ve kendi hayatinda ne gibi degisikliklerin meydana geldigini anlatmakta. Eski Istanbul beyefendileri ve hanimefendilerinin, Anadolu'dan gelen gocle yasanan sentezin hikayesi; aslinda bir nevi Istanbul hikayesi kitabimiz. Okunacaklar listesinin ilk sirasina almanizi, kutuphanelerin envanterinde varmi diye bakmanizi, kisacasi ne yapip ne edip okumanizi siddetle tavsiye ediyorum. Pisman olmayacaksiniz..

Monday, April 14, 2014

Philadelphia'da ilkbahar

Soz konusu Phialdelphia olunca burada sikilmak imkansiz. Hele de hava sicaga yakin derecede iyi olunca,
Pazartesi gunu bile yapacak sey bulunuyor. Herhangi bir plan yapmadan sehre gitmeniz ve tabana kuvvet yurumeniz halinde mutlaka ilgi cekici birseyler denk gelir. Bugun ki sehir turumda ilk duragim University City'di ve dunyadaki en guzel seylerden birinin ogrencilik oldugunu bir kez daha anladim. Sonrasinda Market Street ve ver elini Rittenhouse Square. Baharin iyice kendini hissettirmesiyle, tarihinin en sert kislarindan birini geciren Philly'liler, dogal olarak kendilerini disari atmislar. Kopeklerini gezdirenler, top oynayanlar, bebeklerini gezdirenler, dondurmalarini yiyenler vs. vs. Iste tam bu sirada tum ilgileri ustlerine ceken bando takimi cikiverdi ortaya. Uc tane buyuk davul, dort tane trampet, ve iki kisilik yardim toplayanlar olmak uzere dokuz kisilik ekiple hem gezip, hem eglendirip, hem de paralarini kazanmaktalardi. Sonrasinda Philadelphia disindan gelenlerin ve Philly'lilerin ugrak yerlerinden birine Reading Terminal Markete yurudum. Burasi da farkli dunya mutfagindan lezzetleri bulabileceginiz mekanlarin yani sira, cikolata, firincilik urunleri, ve sebze-meyve urunleri de yer almakta. Vakit ilerlemekte ve acikmamizla beraber, ana vatani bu topraklar olan Philly Cheesesteak'i en unlulerinden birinde yemek icin South Street'e Jim's Steak'e yol aldim. Yine en unlulerinden biri olan ve evime yakin olmasindan dolay ilk tercihim Dalessandro's ile kiyaslayinca, lezzeti ve doyuruculugu biraz tirt olsada idare eder denilecek kadar iyiydi. Yemek sonrasi hava kararmaya, bende yorulmaya baslamistim.South Street'ten Broad Street'e yuruyup City Hall'a bir de gun batarken baktim ve iyi ki Philly'e tasinmisim dedim. Gece hayati yeni basliyordu ama enerjim kalmamisti. O da bir baska gune artik..